Ereksiyon problemi, cinsel ilişkiyi başlatmak ve sürdürmek için yeterli sertlik düzeyine erişememe ve sertliği sürdürememe hali olarak tanımlanır.
Ereksiyon problemi ya da tıbbi adıyla erektil disfonksiyon, erkeklerin cinsel ilişkiyi başlatacak ve sürdürecek düzeyde sertleşmeyi sağlayamaması ya da sürdürememesi durumudur. Bu durum hem bireysel hem de çift ilişkisi açısından ciddi sonuçlar doğurabilir. Erkeklerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bu sorun, tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur ve utanç duyulmadan tıbbi destek alınması gerekir.
Erkeklerde “iktidarsızlık”, “sertleşme sorunu”, “erektil disfonksiyon” gibi farklı isimlerle anılır.
Genellikle bu soruna sahip hastalarda cinsel istek yerindedir. Fakat ereksiyon problemi erkeklerin cinsel yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu durum kronikleşirse psikolojik, sosyal, ilişkisel ve cinsel isteksizlik de dahil olabilen sorunlara yol açabilir. Ereksiyon problemi farklı yaş gruplarında farklı sıklıklarda görülebilir ve birden fazla nedene bağlı olarak karışımıza çıkabilir.
Ereksiyon problemi, tıbbi adıyla erektil disfonksiyon (ED),cinsel ilişki için yeterli sertliğin sağlanamaması ya da sürdürülememesi durumudur. Erkeklerde en sık karşılaşılan cinsel işlev bozukluklarından biridir ve çoğu zaman altta yatan fiziksel ya da psikolojik bir nedenin belirtisidir. Her erkeğin zaman zaman cinsel performansında değişiklikler yaşaması normaldir, ancak bu durum sürekli hale gelirse klinik değerlendirme gerektirir.
Fizyolojik olarak ereksiyon; damarlar, sinir sistemi, hormonlar ve psikolojik durumun birlikte çalışmasıyla gerçekleşir. Penise kan akışı arttığında ve bu kanın geri dönüşü kısıtlandığında ereksiyon oluşur. Bu mekanizmayı bozan herhangi bir durum — örneğin diyabet, hipertansiyon, ateroskleroz, testosteron eksikliği veya pelvik sinir hasarı — erektil disfonksiyona neden olabilir. Ayrıca sigara, alkol, obezite ve hareketsiz yaşam tarzı da önemli risk faktörlerindendir.
Psikolojik faktörler arasında ise anksiyete, depresyon, ilişki problemleri ve performans kaygısı sayılabilir. Bu tür durumlarda genellikle organik bir bozukluk olmaksızın geçici ereksiyon sorunları yaşanabilir. Psikojenik ED, genellikle genç erkeklerde daha sık görülürken, yaşla birlikte organik nedenlerin baskınlığı artar.
Erektil disfonksiyonun tanısı, hasta öyküsü, fizik muayene, hormonal testler ve gerekirse vasküler ya da nörolojik incelemelerle konur. Tedavi, altta yatan nedene bağlı olarak planlanır. İlk basamak genellikle fosfodiesteraz tip 5 inhibitörleri (sildenafil, tadalafil gibi) ile farmakolojik tedavidir. Psikolojik etkenlerin baskın olduğu vakalarda ise psikoterapi ve cinsel terapi ön plandadır. Daha dirençli olgularda vakum cihazları, enjeksiyon tedavileri veya cerrahi seçenekler gündeme gelebilir.
Erektil disfonksiyon, sadece cinsel yaşamı değil, genel yaşam kalitesini ve psikolojik sağlığı da etkileyen önemli bir durumdur. Bu nedenle utanılmadan tıbbi destek alınması, hem tedavi başarısını artırır hem de altta yatan ciddi sağlık sorunlarının erken tanısını mümkün kılar.
Diğer cinsel işlev bozukluklarında da olduğu gibi sertleşme sorununda da problem hem kadını hem erkeği hem de aralarındaki ilişkiyi olumsuz etkiler. Kadın başlayan bir cinsel ilişkiden haz alamadığı zaman durumu kişiselleştirerek partnerinin kendisini yeterince arzulamadığı gibi, çoğu zaman yanlış inanışlara kapılır. Tedavi edilmeyen sertleşme sorunlarında zamanla ilişkide güvensizlik, kadında cinsel isteksizlik ve orgazm olamama (anorgazmi) gelişebilir. Bu durum çiftin genel duygusal bağını da zayıflatabilir.
Erektil disfonksiyon özelikle yaşlı erkeklerde daha sık olmakla beraber gençlerde de karşımıza çıkabilmektedir. Yapılan araştırmalara 40 yaş üzeri erkeklerin yaklaşık %40’ında, 60 yaş üzerindekilerin %60’ında sertleşme sorunu görülmektedir. Her 10 yılda bir bu oran %10 artış göstermektedir (Feldman HA et al., 1994). Ancak yalnızca yaşlı erkeklerde değil, genç erkeklerde de sıkça görülür. Genç yaşta görülen vakaların çoğunda psikolojik etkenler daha baskındır. Yaşam boyu her 10 erkekten 1’inde görülme sıklığına sahip olan bu sorun kişinin günlük hayat kalitesini de oldukça etkilemekle beraber tedavisi olan bir problemdir.
Erektil disfonksiyonun tanısı klinik öykü, fizik muayene ve gerekirse laboratuvar testleri ile konur. Sertleşme sorununda hastayla yapılan görüşme kritik önemdedir. Hastanın hastalık ve ilaç kullanımı geçmişi, yaşı gibi önemli belirleyiciler sonrası bir takım tetkikler gerekebilir. Özellikle sabah sertleşmelerinin değerlendirilmesi, psikojenik veya organik neden ayrımı açısından önemlidir. Gerekli durumlarda testosteron düzeyi, kan şekeri, kolesterol gibi testler de yapılabilir.
Sertleşme komplike bir olaydır. Beyin, sinir hücreleri, damarlar, kaslar ve hormonların birlikte çalışması ile görüntü, ses, dokunma, koku veya bunların birleşimi sonucunda meydana gelen cinsel uyarılma erkekteki sertleşmenin temelini oluşturur.
Uyarılma, sertleşme için en önemli ön koşuldur. Cinsel uyarı ile beyinden gelen sinyaller sayesinde penis içindeki süngerimsi dokular (corpora cavernosa) kanla dolar. Toplardamarların kapanmasıyla bu kan içeride hapsolur ve penis sertleşir. Bu süreçte nörolojik, hormonal ve damarsal sistemlerin hepsi koordineli şekilde çalışır. Toplardamar kapakçıklarının kapanması ile kan penis içinde hapsolarak sertleşmenin devamı sağlanır.
Cinsel uyarılma devam ettikçe damar epitelinden salınan ve damarları genişleten NO (Nitrik Oksit) maddesi ile sertleşme devam eder. Bu durum boşalma anı ya da cinsel ilginin bitimine kadar sürer (Burnett AL, 2006).
Sertleşme sorununun çoğu zaman birden fazla nedeni vardır. Bunlar psikolojik, fiziksel ya da her ikisinin kombinasyonu olarak sıralanabilir.
1. Psikolojik nedenler: Sertleşmeyi olumsuz etkileyen en önemli psikolojik etkenler kaygı ve strestir. Kaygı ve strese sebep olan cinsellikle ilgili veya cinsellikten bağımsız deneyimler sertleşme sorununu başlatabilir. Örnek vermek gerekirse, işten ayrılmak gibi sosyal bir problem de, partneri tarafından penis boyu ile eleştirilmek gibi cinsellik kökenli bir problem da sertleşme sorununa sebep olabilir.
Kaygıya sebep olan başlıca düşünceler cinsel ilişkide başarılı olunamayacağı ile ilgilidir. Bu düşünce kaygıya, kaygı sertleşme sorununa bu sorun ise daha çok kaygı duymaya sebep olur. Hastanın genelde tek başına bu kısır döngüden çıkması ise zordur. Ayrıca depresyon, genel kaygı bozukluğu, kişilik bozuklukları gibi diğer psikolojik hastalıklar da sertleşme sorununa zemin hazırlayabilir.
2. Fiziksel nedenler: Fiziksel nedenler damar hastalıkları, sinir sistemi rahatsızlıkları, kullanılan ilaçlar ve hormonal nedenlere bağlı olabilir.
Vajinismus kadınlarda cinsel ilişkideki kasılmalara bağlı olarak cinsel ilişkinin tam bir şekilde gerçekleşememesi durumudur. Zamanla çiftlerde ilişki deneme azlığı ve farklı cinsel problemler de ortaya çıkar. Vajinismus kadınlarının eşlerinde erken boşalma, sertleşme problemleri ve cinsel isteksizlik oldukça yaygındır. Bu, tamamen karşı cinse karşı reaksiyonel bir durumdur. Ancak çoğu zaman kadındaki vajinismus sorunu çözümlendikten sonra erkekteki sertleşme problemleri de kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.
Görüşme ve gerekirse tetkikler sonrası bazı basamak tedavileri uygulanmaktadır. Bunlar arasında:
Sorunun bazen kaynağında, bazen de sonucunda ortaya çıkan psikolojik kaygılar için cinsel terapiler ve psikolojik destek tedavileri uygulanmaktadır.
Genç hastalarda sertleşmeyi engelleyici bir fiziksel sebebin bulunamaması olasılığı oldukça yüksektir. Böyle durumlarda hastanın psikolojik süreci değerlendirilmeli ve cinsel terapi ile hastanın sertleşmeye engel olan ilişkisel ve duygusal süreçleri incelenmelidir. Ayrıca cinsel terapi ile hastanın yeni cinsel davranışlar edinmesi de hedeflenir. Cinsel terapide amaç, hastanın sertleşmeye engel olan sorunlarını gidermek ve sağlıklı bir cinsellik yaşaması için yeni davranışlar öğrenmesini ve uygulamasını sağlamaktır.
Evet, nedenine göre değişmekle birlikte uygun tedavi ile tamamen düzeltilebilir.
Cinsel terapi, gevşeme teknikleri ve bazen ilaç desteği ile aşılabilir.
Evet, karşılıklı etkileşim çok yaygındır. Eşinizin tedavisi sizin sürecinize de katkı sağlar.